S
ÇOCUK GÖZÜYLE REFERANS İMGELER SERGİSİ
23 Nisan 1920, Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği gün, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Çocuklara adanmış böylesi anlamlı bir günde Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Sezai Irmak Art Akademi Resim Bölümü ile ortaklaşa gerçekleştirdiğimiz bu serginin bizler açısından anlam ve önemi çok büyük. Akademisyen sanatçıların yarattığı imgelere çocuk gözüyle bakmak, yeniden yorumlamak ve sunulan imgeye yeniden biçim vermek, izleyiciye iki resim arasındaki farkları ve benzerlikleri kıyaslamak açısından çok farklı bir deneyim sunacaktır. Çocuğun bize kendisini yansıtması ve olaylar hakkındaki duygu ve düşüncelerini ifade etmesi açısından yalın bir anlatım aracı olan resmin önemi büyüktür. Resim etkinliğinin aynı zamanda sözsüz bir dil oluşturması ve bu yolla anlatımı kolaylaştırması bakımından, çocuğun iç dünyasını keşfetmede önemli bir iletişim aracı olduğu açıktır. Bunları göz önünde bulundurarak serginin kurulmasında bir yanda sanatçınının eserinin, diğer yanda da çocuğun yorumunun yer alması, çocuğun resimle kurduğu sessiz diyaloğu keşfetmemiz açısından önem arz eder.
Çocuklara adanmış böylesine anlamlı bir günde gerçekleştirilen “Çocuk Gözüyle” isimli bu sergide 20 akademisyenin farklı tekniklerden oluşan eserleri 43 çocuk tarafından yorumlanarak izleyicisiyle buluşuyor. Bir yanda yaş ve tecrübeye dayalı bilgi ile donatılmış usta bir dil, diğer yanda da bu dili kendi çocuk dünyasıyla irdeleyen ve sunan saf bir dil. Çocuğun gözüyle baktığı 2. Elden edindiği resimsel yüzeye indirgenmiş dünya, yine çocuk gözüyle saf bir biçime dönüşür. Renkler saf renklere indirgenir, perspektifle elde edilen derinlik yanılsaması yok edilerek, formlar yüzeye yapışır, ton geçişiyle elde edilen hacim, ton geçişi azaltılarak ya da yok edilerek, yüzeydeki yüksek modle, alçak modleye dönüşür. Üç yanını aynı anda görebildiğimiz üç boyut yanılsaması yaratılan yüzeyler, yer yer iki yanının görüldüğü yüzeylere indirgenir. Sanatçının zaten halihazırda 3 boyuttan iki boyuta indirgediği dünyası, çocuk tarafından içi boşaltılarak yeniden kurgulanır. Picasso, Klee, Miro gibi modernistlerin kaygıları bilgiyi bir kenara bırakıp çocuk saflığına geri dönmek değil miydi? Ya da Ad Reinhard’ın bildiklerini unuttuktan sonra sanat yapmaya başladığını söylemesi… Modernistler tuval yüzeyini vurgulamak için perspektifi, hacmi yok etmediler mi?
Mondrian resimsel yüzeyi görünen doğanın ilişkilerinden koparmak uğruna saf renklere geri dönmedi mi? İşte serginin esas odaklandığı şey, sunulan doneler, anlamından sıyrılarak sade bir görsele dönüşür.
Doç. Ayhan Çetin
T.Ü.GSF. Dekan Yrd.